Erkek eve ilgisini neden kaybeder?
İlk zamanlar her şey yolundadır, bulutların üstünde yaşıyorlardır ve çok mutludurlar. Derken bir zaman sonra, kocanız geç gelmeye, iş icat etmeye, gerekli gereksiz yalanlara ve en mühimi, işi azıtıp aleni yalnız gezmeye başlamıştır, ortada bizim bildiğimiz bir neden yoktur. Kimimiz çocuğumuzun doğumunu, bazılarımız parasal sorunların başladığı tarihi öne sürüyor.
Ne olmuştu da, o bize bayılan koca bir anda yabancı, çok gezen, homur homur bir adam olmuştur. Hele geceleri dokunmayan, gündüzleri bize tahammül edemeyen, oda veya yatak ayıran kocamız, bir de fiziksel güce de başvuruyorsa… İşte buyurun aile dramına. Hocalar, büyüler, ağlamalar, yakarmalar fayda etmezse, ne yapacağız biz şimdi? Oturup düşüneceğiz öncelikle. Nerede koptuk? Ne oldu? Nasıl oldu? Kabahat yalnız onda mı? Yoksa biz de buna çanak tuttuk mu? Etraftaki arkadaşlarına kıyıp onlara “aylak içkici”, “adi adamlar” diyebiliriz. Veya “ah şu parasızlık, hep onun yüzünden” düşüncesiyle kabahati maddiyata yükleyebiliriz. Bazen de iş yerindeki falanca hanımı, şu kısa etekle dolaşan iş arkadaşını suçlayabiliriz. Belki de ilk kalemde, bu şahıslar paratoner gibi bizim şimşeklerimizi üzerlerine çekerler. Tabii bu arada biz prensip olarak hiç kendimizi suçlamayız. Niye sevgili kocamız, biz böylesine mükemmel iken, bize ihanet etmiştir. Nedir yani? Sofraysa sofra; sevgi ise sevgi; yataksa yatak; her şeyi zaten veriyoruz! El insaf hala ne arayabilir, niye reddeder; neden evden kaçar? Zaten evde olsa bile bizi dışlamıştır. Konuşmaz, tersler, yakınlaşmaz, aynı yatakta yatmaz veya “üzerime gelme” diye iteler durur.
Bazıları kendilerine başka bir dünya kurmuş, karısını hayatında elimine etmiştir bile. Evlilikte şahısların her dakika beraber olmaları zaten beklenmez. Hobiler, alakalar, sıhhatli bir şekilde çiftlerin yaşantılarını zaman zaman kısa periyotlarla başka yönlere çeker zaten. Ancak böyle bir durumda bile, çiftler ayrı odalarda film seyretseler de, aralarda hemen bir araya gelirler. Çay getirirken bir öpücük; su alırken bir yanak; arada tatlı sıkıştırmalar; daha doğrusu sürekli flört vardır.
İki kelime bile konuşmayan ya da en ufak bir sözden alınan, surat asan, kavga yaratan erkekler evde eşleriyle olsalar bile yalnızdırlar. Tabii karısı da karşı koltukta, ya da öbür odada yapayalnızdır. İstenmeme, sevilmeme, okşanmama, sayılmamadır onu kahreden. Bu durumda da erkek, dışarı gitmediği halde evden, karısından ruhen uzaklaşmış ve eşini tek başına bırakmıştır. “Ben her yolu deniyorum, ona ulaşmaya çalışıyorum,” diyerek gerçek neden bulunabilir mi acaba? Birbirimizi sahiden seviyor muyuz?
Evde flört ederken, sevgiliyi bekler gibi, gün sonunda eve koşarken duyduğunuz heyecan ne zaman sona erdi? Seks hayatınız nasıl, ne zaman bu hale geldi? Eskisi gibi romans, cazibe, arzu var mı? Kilonuz ne durumda? Size “yağ tulumu” diye hitap eden var mı? Dişleriniz, ağzınız ne durumda? Koku durumları? Ya da “ağzın içki (sigara) kokuyor” diye kocamızı yüzlüyor muyuz? Kızdığımız, azarladığımız, dırdır yaptığımız kocamızı, geceleri yatakta cezalandırıyor muyuz? Böyle yaptıkça onun ne yapacağını, nerelere yöneleceğini biliyoruz değil mi?
Evdeki huzur, sevgi, iletişim, saygı, cilve, neşe, erkeği kendiliğinden eve bağlar. O yapmıyorsa dahi biz bunu başlatabiliriz. “Sırnaşma!” veya “Sevgi dilencisi misin, nesin!”, “Of, öpme, dokunma, rahat bırak” diyen kocalara rağmen biz ısrarla devam diyoruz. Eğer başka bir kadın yoksa; başka birine aşık değilse; sizden nefret etmiyorsa muhakkak gevşeyecektir. Ayrıca her iki taraf da birbirine, gün boyu saygılı ise, aralarında ufak mesajlar gidip geliyorsa, yatakta da bir problem çıkmaz. Çünkü yapılan, söylenen her şey yatakta akla gelir. Kadının dırdırı, seksin eskisi gibi olmaması, ten uyuşmazlığı, çoluk çocuk gürül-tüsü; kirli bakımsız kadın; alaka, sevgi ve sevgili davranışları eksikliği yaşanırsa, erkek huzuru, tatmini dışarıda arar. Esasında erkeği idare etmek çok kolaydır. Her erkek evlenene kadar annesi sonra da karısı tarafından idare edilir. Dolayısı ile bir erkek sağ duyu, şefkat, akıl, taktik ve sevgi ile evine bağlanır ve sonunda karısını baş tacı eder. Her erkeğin zayıf noktaları vardır. Esas olan bunları keşfedip erkeği fethetmektir.
Unutmayın mikroplar en ufak bir kesikten bile girebilirler. Erkeklerle güreşe girişilmez. Erkekler arka plandan idare edilir. Erkeklik gururu okşanmalı, öncelikler eşe verilmeli, geyşa gibi olunmamalıdır. Mükellef bir sofradan kalkan bir erkek başka bir yemek yiyemez, kokusuna bile tahammül edemez. Her akşam evine koşan, karısına bayılan erkek ne dışarıya bakar, ne de dışarıdakileri merak eder.
Alıntıdır.