Çocuklarda Korku ve Sebepleri

Özellikle 6 yaş grubu çocuklarda çok sık görülen korkular, birçok anne baba tarafından “abartılı” bulunduğu ve gerektiği gibi müdahale edilmediği için ilerleyen yıllarda birtakım ruhsal kırılmalara neden olabilmektedir.
Çocuk, “korkuyorum anne” diyorsa, korkuyordur… Böylesi bir anı yaşayan çocuğa “Ne var bunda korkacak” demek çok kaba ve çocuğun ruhuna saygısızca bir davranıştır. “Ne var bunda korkacak” demek yerine anne babasından yardım bekleyen çocuğa, tebessüm ederek, “Demek korkuyorsun, gel hadi yanıma” diyerek sahip çıkılması gerekir.

Aslında her çocuğun yaşaması gereken bu “doğal korku dönemi” anne babaların küçük ve zahmetsizce uygulayacağı yöntemlerle kolaylıkla atlatılacakken, bazen anne babaların çocuklardan şüphe etmesi ve “yalan söylüyor” endişesine kapılarak aşırı tepki vermesi ile sorunların katlanarak büyüdüğü ve zaman olarak da daha da uzadığı bir dönem halini almaktadır.

Hâlbuki korku, insanî bir reflekstir ve çocuk “korkuyorum” diyorsa korkuyordur. “Ne var bunda korkacak” demek yerine çocuğun korkularına sahip çıkmak gerekir. Velev ki çocuk yalan söylese, aslında niyeti farklı dahi olsa, çocuğu “korkusuzluğa” teşvik etmemeli, sorunun kaynağına inilmelidir.

Örneğin gece anne babası ile yatmak isteyen bir çocuk, aslında korkmuyor olsa da anne babasına “karanlıktan korkuyorum anne” diyerek yalan söylüyorsa, o takdirde anne babanın tutumu, çocuğuna “yalan söylüyorsun, senin amacın bizimle yatmak” şeklinde olmamalıdır. Mademki çocuk karanlık korkusunu bahane ediyor ve anne babası ile yatmak istiyorsa burada önemli olan şey anne babanın “Bizim çocuğumuz neden hâlâ bizi bırakamadı?” diyerek sorunun bir de bu yönüne yoğunlaşmasıdır. Olabilir ki çocuk vaktinde sevgiye doyamamıştır, ya da çocuk kendini yalnız ve terk edilmiş hissediyordur.

Korku doğal bir süreçtir
Korku olmazsa insan olmaz. Bütün korkulardan arınmış ve “hiçbir şeyden” korkmayan bir insan, toplum için potansiyel bir tehlikedir. Korku, insanın topluma uyum sağlamasını, eş, dost ve arkadaşı ile belli “sınırlar” içinde yaşamasını sağlayan en önemli insanî bir reflekstir. Ancak insan bu refleksin nasıl kullanılacağını belli yaşlarda belli provalar yaparak öğrenir ve yetişkinliğe doğru bu şekilde ilerler.

Korku provaları
Çocuklar, duygusal gelişimin her bir döneminde kendilerini “bilinçsizce” ve hatta “zorunlu olarak” hazırlarlar. Örneğin çocukların ilk dört yaş dönemi, “sevme ve sevilme provalarının” yapıldığı dönemdir. Çocuk bu yaşlarda sevildikçe sevmeyi öğrenir. Bu yaşlarda yeterince sevilmemiş çocuk, gelecek yaşlarda sevme yeteneğinde başarılı olamayabilir. O yüzdendir ki, bebeklik döneminde çocuklar “tuhaf bir tatlılık” içindedirler. Adeta insanı kendilerini sevmeye mecbur bırakırlar. Bir insanın bebeğin masum çehresini görüp de ona ilgi duymaması ve sevme hissi uyanmaması neredeyse imkânsızdır. Çünkü bu dönem naz makamıdır ve sevgi yeteneğinin kazanıldığı dönemdir.

Tıpkı bunun gibi, örneğin ergenliğin ilk döneminde, çocuk zorunlu olarak karşı cinse karşı bir hissiyat geliştirir. İnsan yaşamının doğal seyri içinde oluşan bu karşı cinse karşı ilgi hissetme eğilimi de yine hayatın gereklerinden biridir ki, bu dönem çocuğun (anne babasının o güne kadar verebildiği ölçüde ve sınırlar içinde) duygu dünyasında evliliğe hazırlık provalarını yaptığı dönemdir. Ergenlik bu açıdan bakıldığına, eş seçme, bir eşe eş olabilme, bir aileye sahip olabilme kabiliyetlerinin provalarının yapıldığı dönemdir.

İnsan yaşamına bu açıdan bakıldığında görülmektedir ki, yaşamın belli dönemlerinde kişi kendi iradesi dışında birtakım duyguları mecburi olarak yaşamaktadır. Buna “zorluklara karşı aşılanma” da diyebiliriz. Yani, nasıl ki, yeni doğan bir bebek muhtemelen karşılaşabileceği fiziksel rahatsızlıklara karşı aşılanmaktadır, işte bunun gibi, hayatın belli dönemlerinde insanın birtakım zorluklara karşı göğüs gerebilmesi için Allah tarafından sanki “davranış aşısı” yapılmaktadır.

İşte çocukların özellikle gece korkuları da bu aşı anlarından bir andır.

Korku aşısı
Nasıl ki, bebeklik döneminde çocuklara sevgi aşısı/provası yapıldığı gibi, çocukların ergenlik döneminde aile olabilme aşısı/provası yaptığı gibi, 6 yaş döneminde de çocuklar hayatın korku boyutlarına karşı gögüs gerebilmek için korku aşısı/provaları yapmaktadırlar. Bu provalar insan iradesinin dışında zorunludur ve bu aşılara karşı direnmek hiçbir şey ifade etmez.

Bu açıdan bakıldığında, çocuk “korkuyorum anne” diyorsa, korkuyordur… Böylesi bir ânı yaşayan çocuğa “Ne var bunda korkacak” demek çok kaba ve çocuğun ruhuna saygısızca bir davranıştır. Hâlbuki bilinçli bir anne baba olmanın gereği olarak “korkuyorum” diyerek anne babasından yardım bekleyen çocuğa, tebessüm ederek, “Demek korkuyorsun, gel hadi yanıma” diyerek sahip çıkılması gerekir.

Burada belki de hemen akla gelecek olan soru şudur; “Acaba çocuk bu davranışımızı suiistimal eder mi? Korkmadığı halde korkuyorum diye yalan söyler mi?”

Bu soruya vereceğimiz cevap şudur: Bazı çocuklar anne babasından ilgi görmek için, ya da onların dikkatini çekmek için korkmadığı halde “korkuyorum” diyebilir. Ancak böylesi bir durumda da anne babanın çocuğuna karşı “Korkmuyorsun sen… Yalan söylüyorsun!” şeklinde yaklaşımı asla olmamalıdır. Eğer çocuk “korkuyorum” yalanına sığınarak anne babasının sevgisini dilenmeye çalışıyorsa, bu çocuğa “yalancı” gözü ile bakılmaz; aksine, anne babaya “Nerede hata yaptınız ki, çocuk sizden sevgi isterken yalana başvurmak zorunda hissediyor kendini?” diye bakılır.

Her halükarda ifade etmek lazımdır ki; korku insanî bir davranıştır ve özellikle belli yaş aralıklarında yaşanması gayet normaldir. Çocuk bazen korku yalanına sığınarak anne babasının ilgisini çekmeye çalışabilir, ama burada sorgulanacak olan kişi çocuk değil, anne babanın kendisidir.
kaynak/nesilçocuk

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.